BASIN AÇIKLMASI:
Basına ve Kamuoyuna,
İstanbul’daki 19 tane özel hastanenin adının karıştığı, hastane yöneticilerinin, doktorların ve sağlık çalışanlarının da aralarında olduğu, yenidoğan yoğun bakım servislerinde bebeklerin hayatını kaybetmesine neden olan bir çetenin varlığını, bir savcının tehdit edildiği görüntülerin basına yansıması sonrası öğrendik.
Öncelikle belirtmek isteriz ki; olay hekimlik değerleri bir yana, insanlık değerleri ile bağdaşmayacak niteliktedir ve hiçbir gerekçe bu değerlerin ayaklar altına alınmasını haklı çıkarmaz. Mesleğimizin saygınlığına, onuruna, kutsallığına leke sürenlerin, sağlık çalışanlarına ilişkin güven duygusunu zedeleyenlerin, halkın sağlığını riske atanların hak ettikleri cezaları almaları için bugüne kadar olduğu gibi titizlikle çalışmaya devam edeceğimizi kamuoyu ile paylaşmak isteriz.
Maddi kazanç için mafyatik ilişkilerle çıkarlarını güvence altına aldıklarını düşünen bu kişiler, çürümüş sağlık sisteminin tüm boşluklarını kullanarak, hem yenidoğan ünitelerindeki bebeklerin ölümle sonuçlanan ciddi zararlar görmesine neden olmuş hem de kamu kaynaklarını yağmalamışlardır.
Şu anki sağlık bakanımız olan Kemal Memişoğlu'nun, dönemin İstanbul İl Sağlık Müdürü olduğunu hatırlatıyor ve soruyoruz:
Bu kirli ilişkiler bebek ölümlerine yol açmadan önce neden tespit edilemedi? Denetimler yapıldı mı, yapıldıysa bu çete neden fark edilmedi, fark edildiyse neden gereği yapılmadı? Başında olduğunuz, yürütme ve denetim görevini elinde tutan İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü , yıllardır sürdüğü anlaşılan bu tezgahı neden ortaya çıkaramadı? Sorumluluğu olan tüm bürokratlar adli ve idari soruşturmaya dahil edilecek mi? Yenidoğan çetesi gibi başka çeteler var mı? Bu ve benzeri olayların bir daha yaşanmaması için nasıl önlemler alacaksınız?
Sorular uzatılabilir ama biz önemle vurgulamak isteriz ki; bu vahim olay birkaç vicdan ve ahlak yoksunu sağlık çalışanının, hastane yöneticisinin suça karışmasından ibaret olmadığı gibi bu kişilerin cezalandırılması ile geçiştirilecek ve telafi edilecek nitelikte de asla değildir. Bunu çok aşan ve sistemle ilgili ciddi bir sorunla, ülkemizde yıllardır uygulanan sağlık politikalarının iflasıyla karşı karşıya olduğumuz açıktır.
20 yıldır haykırıyoruz: Sağlıkta ticaret ölüm demektir. Sağlıkta taşeron ölüm demektir. Sağlıkta performans ölüm demektir. Sağlık haktır satılamaz.
Yıllardır, Sağlıkta Dönüşüm Programı halkın yararına değildir ve sağlık sisteminde yıkıcı sonuçları olacaktır diye uyardık ve geldiğimiz noktada tuz koktu.
Siz eğer, sağlığı alınıp satılır bir meta haline getirirseniz; sağlığın bir hak olduğunu unutup adına "SEKTÖR" derseniz; HAK temelli değil KAR temelli bir sağlık sistemininiz olursa; hastane yataklarınızın boş olması ile değil de dolu olmasıyla övünür, özel şirketlere yatak sayısı başına ödeme yaparsanız; yapılan denetimlerde kaliteyi değil sayıyı önemseyen ve PERFORMANS adı altında hasta başı ödeme yapılan bir sağlık sisteminiz olursa; kamunun kaynaklarını günden güne özele aktarırsanız; patronlara geçiş garantili köprü gibi hasta garantili hastane sözü verirseniz, maalesef bu ve benzeri olaylar vicdanları yaralamaya devam eder.
Hekimine ve sağlık çalışanına güvenmeyen bir toplum oluşur ve bu güvensizlik ortamı sağlıkta şiddet olarak karşımıza çıkar.
Bu noktada şunu hatırlatmak isteriz,
Yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde özveriyle çalışan ve bebeklerin yaşamı için mücadele eden çok sayıda değerli hekim ve sağlık çalışanı arkadaşımız vardır. Gecelerini gündüzlerine katarak görev yaparken toptancı bir bakışla suçlanmayı ve hedef gösterilmeyi hak etmemektedirler. Evet öfkeliyiz, güvensiz hissediyoruz, adalet bekliyoruz, yoğun duygular içerisindeyiz ama bütün bu yaşananlar sonucunda yeni bir sağlıkta şiddet dalgası oluşmasına da müsaade etmemeliyiz. Pandemi ve afet dönemlerinde de gördüğümüz üzere hekimlerin ve sağlık çalışanlarının hemen tamamı etik değerlere bağlıdır ve görevini en iyi şekilde yapmak için çabalamaktadır. Bu vesileyle, topluma karşı görevini en iyi şekilde yapmaya çalışan hekimlerin ve tüm sağlık çalışanlarının arkasında olduğumuzu da vurgulamak istiyoruz.
Sonuç olarak,
-Bizler, ailelerin, bebeklerin her konuda yanındayız üzerimize düşen görevleri hızla yapacağız.
-Piyasacı sağlık sisteminin bütün zorlamalarına karşın etik ilkelerden ödün vermeyen meslektaşlarımızın, sağlık çalışanlarının her zaman yanında olmaya devam edeceğiz.
-Konuyla ilgili tüm yasal ve idari süreçler açık ve şeffaf bir şekilde yürütülmelidir. Gerekli denetimleri yapmayarak vahim sonuçlara neden olan kamu yetkilileri kanun önünde hesap vermelidir.
-20 yıldır Sağlıkta Dönüşüm Programı adı altında uygulanan, halkımızın sağlığına, hekimlik değerlerine ve sağlık çalışanlarına zarar veren, ülke kaynaklarının bir avuç insanın çıkarına boşa harcanmasına yol açan ve bu son olayda gördüğümüz gibi insanlık değerlerinin ayaklar altına alınmasına neden olan politikalar bir an önce terk edilmelidir.
-Bizler, ülkemizin maddi ve insan kaynaklarının, halkın ihtiyacı olan eşit, ulaşılabilir, ücretsiz ve nitelikli sağlık hizmeti sunan bir sağlık sistemi kurmaya yeteceğini biliyoruz.
Yöneticileri, halkın sağlığını piyasanın ve sermayenin insafına terk eden sağlık politikalarını bir kenara bırakmaya, koruyucu hekimlik ve birinci basamağın güçlendirildiği, sağlık çalışanlarının iyi koşullarda güvenli ve güvenceli çalışabildiği, verilen hizmetin sayısının değil niteliğinin ve topluma katkısının değerlendirildiği bir sağlık sistemini hayata geçirmeye çağırıyoruz.
EDİRNE EMEK PLATFORMU
Comments